8 Ocak 2015 Perşembe

yalnızlık

ve genç adam odasının yağmurla ıslanmış pencerelerinden dışarı bakarak, elindeki koyu kahveyi yudumlamaya ve yaşadığı çatı katındaki zifiri sessizlikten kendisini kurtaran yağmura gülümsedi.

hasiktirsin. öyle genç adamlık mı olur amına koyim. eğer bir an bile yukarıdaki gibi bir şeyler yazacağımı düşündüyseniz sizin de ağzınıza sıçıyım.

şimdi işin romantik tatava kısmını siktir edin. yalnızlık olmasaydı, bugün hala mağarada bokumuzla oynuyorduk. çünkü yalnızlık ve yaratıcılık arasında çok kuvvetli bir bağlantı var. tarihteki buluşlara, gelişmelere bakın, genellikle hep birilerinin bireysel çabaları. yoksa köy meydanında etrafına ahaliyi toplayıp da bir şey icad eden olmamış. adamlar yalnız kalmış düşünmüş. zati bu emicelerin çoğu da asosyal insanlarmış. ee adam atomu parçalarken bir yandan kahvede pişpirik oynayacak değil ya.

insan zaten değişiğik bir hayvan. tek başına baktığınızda sevilebilir gibi, efendi gibi, bi sike benzer gibi duruyor. ama topluluk olunca bildiğin bok çukuruna dönüyor. zaten doğu toplumlarındaki cemaatçilik, ümmetçiliğe bakın, bir de batı toplumlarındaki bireyselliğe. her şey ortada. ha batı toplumlarında da sivil toplum kuvvetli diyeceksin ama şimdi cemaat bilinciyle sivil toplum bilinci bir mi hardaş?

iyi güzel de bu yazı ne alaka amk dediğinizi duyar gibiyim. olm bi siktirin gidin etrafımdan diye yazdım. illa sövelim mi yani? efendi gibi söylüyoruz.

homo homini lupus en nihayetinde!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder