24 Ocak 2015 Cumartesi

fotoğraflarda yaşamak

hepimiz fotoğraflar için yaşıyoruz. yediğimiz, içtiğimiz, gezdiğimiz yerler fotoğraflar için. daha doğrusu fotoğraflar ve twitter, facebook aracılığı ile başka insanlar için. 

ben de kendimi ayrı tutmuyorum elbette. yediğimin içtiğimin fotoğrafını paylaşıp, yorum yazıyorum. ulan sen gurme misin pezevenk! eh. herkes beş dakikalığına ünlü olacak dedikleri bu olsa gerek. kendimizi bir bok sanma durumu. ye yemeğini siktir git. neyin havası bu değil mi?

erich fromm'un to have or to be isimli kitabından bir cümle geliyor aklıma bunları düşünce 'artık tanrının yıldızları yaratmasından daha büyüleyici şeyler yarattığımıza iyice ikna olmuş gibiyiz.' siktir et erich başgan! zaten artık kimse kafasını kaldırıp göğe bakmıyor. biz göğümüzü 4-5 inçlik ekranlarda taşıyoruz. ee, göğü bu kadar olan insandan bir üstinsan beklemek de pek doğru olmaz. embesilliğimiz bu yüzden.

içinize dönün. her şey orada. sonuçta her birimiz big bang'te etrafa saçılan atomlarız. dünya oluşmadan önce güneştik, yıldızdık belki. ama bu kendinizi önemli görmeniz için değil. sadece her birimizin aslında aynı şey olduğunu görmeniz için. 

yine de diğer insanlarla pek yakınlaşmamak gerek. yalnızlık en büyük nimet. çünkü insanlar artık saçma sapan inançlara sıkışıp kalmış. her an gıtlağınızı kesebilir o mülayim, namazında niyazında dediğiniz adam. ayık olun. görünmeyen şeylere inanacak kadar paranoyaklaşmış bir insanlık var karşınızda. kaçabildiğiniz kadar kaçın insanlardan.

cehennem başkalarıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder